SOR BİR DAHA GELİR MİYİM




Dünya insan ırkına aldırmadan milyarlarca yıldır aynı düzenine devam ediyor her allahın günü. Bir pamuk kadar yumuşacıkken insanın cildi, bu düzenle huzura kapılıyor. Gökyüzü yeni umutlarını besliyor küçüğümün, onun gündoğumu yeni bir başlangıç ​​oluyor onun için. İnsan gencecikken, cildi bir pamuk gibiyken böyle olur. Yirmisine gelmeyiversin bir de! Ne bir zamanlar 'ah yaşamak' diye iç çektiği manzaralar karşısında yudumladığı taze kahve eskisi gibi tatlı gelir, ne de Nazım'ın şiirlerindeki güneşli günler! Neden her şey bu kadar erken olup bitiyor? Ne kadar da cimriymişsin anasını satayım dünya! Sekiz milyar yıldır misafiriniz, bizi, bu upuzun beraber geçmiş zamanımıza rağmen, halen yemişlerini eksik ediyorsun yeşillerimizden ..  Mavilerimizden senin oluşumunun yarısından fazla suyu eksik ediyorsun, sen mahvediyorsun! İçimi de kurutuyorsun topraklarımız gibi. Yalnızca ve en iyisinden altmış yetmiş yıl biçiyorsun 'ömür' dediğimiz şeye. Halbuki sen zamanın lafını alacak son oluşumsun! Bin yıllar bile bir an değil senin için. Üstelik altmış yıllık yaşamımızın ilk on beşini bilinçsizlik içinde, kalan on beşini ise acı ve yalnız içinde geçirmemizi sağlayan bu formu kuruyorsun! Ah, ben neye başkaldırayım daha, ne kaldı isyan etmediğim? Dönmek istemiyorum yaşama, bugün burada senin huzurunda zamanımı durdurmuş beni dinler iken itiraf ediyorum bunu. Kanmak istemiyorum ben sana artık. Biliyorum, bir gün ansızın, benim en zayıf, en hazırlıksız olduğum bi anda alacaksın ağzımdan bana sormadan ağzıma tutuşturduğun can lokmamı. Senin geçiciliğini unutmamam gerek, beni kandırmana izin veremem. Ben kimim ki hem? Senin sayısı sonsuzları aşmış, doğum ve ölüm diyalektiğin içindeki iki ayaklı bir hayvandan başka. Bir topak kan gibi boğazımda yaşamın acısı. Dişimde de bir ağrı. Öyle bir ağrı! Yine de yaptırmak, iyileştirmek gelmiyor içimden. Artık gözlerime makyaj yapasım bile yok. İnsan öldükten sonra çürüyecek olan ilk şey olduklarını öğrendiğimden beri .. Dudaklarımı da boyamıyorum artık, ben artık güzel olmaya çalışmakta istemiyorum çünkü güzellikte senin uydurman çirkinlikte biliyorum artık ondan. Her gün bana dayatılan robot rolünü üstlenmek içime sinmiyor! Kendi uydurdukları şeyleri bana ezberletmelerine de bir türlü anlam veremiyorum. Bir anlatsam oysa ırkdaşlarıma yaşamın geçiciliğini, gezegenin cimriliğini, bir anlatsam onlara yetmiş yılın aslında tek bir an kadar olabildiğini .. Onlar da vazgeçerdi belki. Lakin ne benim bunları anlatacak, ne de onların bunları anlayacak vakitleri var. Bundandır ki sırtımı dönüyorum insan ırkına artık. Ah, tam bir fiyaskosunuz! Beni de ne geçmiş ne gelecek olan bu zaman arafında seninle birlikte misafir etmeni istiyorum şu an burada, karşında. Haykırışlarımı cevapsız bırakma, uzun yılların efendisi ..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YILDIZLI GECE

RAKI ŞİŞESİNDE BALIK OLSAM