YÜZYILLIK YALNIZLIK

 

''  Dünya öylesine çiçeği burnundaydı ki, pek çok şeyin adı yoktu daha ve bunlardan söz ederken parmakla işaret edip göstermek gerekirdi. ''

Okuduğum kitaplarla duygusal bir bağ kurmamı doğal karşılar oldum bugünlerde. Bitireli birkaç saat olan kitabım hakkında yazmazsam olmayacak. Çünkü dikkat diyorum, birçok devrim yaşadım içimde, okurken ve bitirirken .. Bu yüzdendir ki dikkat!

Metinden önce yazarımızı tanımalıyız, ben hep öyle yaparım hiç değilse. Ünlü Kolombiyalı yazarımızın okuduğum ilk kitabı Yüzyıllık Yalnızlık. Bunun yanı sıra çok duyulan ve bilinen romanlara sahip. 'Kırmızı Pazartesi, Başkan Babamızın Sonbaharı, Benim Hüzünlü Orospularım' vb. Yirminci Yüzyılda yaşamış yazarımız tüm Latin Amerika'da 'Gabo' olarak bilinir. Hatta iddialar da vardır ki yedinci yüzyıl sanatçısı Cervantes'den sonra, İspanyol dilinin en başarılı ikinci yazarıdır .. Tabii bu olabildiğine subjektif bir yorum.

Yüzyıllık Yalnızlık romanı 1982 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü almaya hak kazanmıştır. Ben Can Yayınları'nın mini kitabını okudum. Çok değerli bir dostum hediye etmişti. Mini kitap orijinal metni ile aynı, ama sayfa sayısı olarak yüz elli sayfa kadar daha fazla.  

İspanya iç savaşı (1936-1939) dönemlerinde başlıyor kitap. Buendia ailesinin altı kuşaklık hayatı anlatıyor. Kitap çokça mübalağalar ve doğaüstülüklerle kuşatılmış bir halde. 
 

Güzel Remedios'un bahçedeki çarşaflar arasından göğe
yükselmeye başlamasının temsili resmi




 
Örnek vermek gerekirse dördüncü kuşak olan Remedios isimli bir kadın, dünya üzerine gelmiş en güzel kadındır ve isminin önüne güzel sıfatı getirilerek, 'Güzel Remedios' ismini alır. Güzelliği öylesine zehirlidir ki, kumaşlarla örtülü bedeninde tek bir gözüken uzvu bile yoktur Remedios'un. Peçesini hafifçe indirse ve ucundan gözünü bile görse bir erkek, bu o erkeğin sonu olur. Aşkı ile herkesin sonunu (ölümünü) hazırlayan Güzel Remedios öyle ölümcül olmaya başlıyor ki, evden dışarıya çıkarmazlar bir daha onu. Çünkü gittiği yere yıkım götürülmektedir. Bir gün evinin bahçesine çıkar güzel kadın, bahçede asılı çarşaflar arasında ayakları kesilir ansızın, sonunda uçmaya başlar ve uça uça bulutlara ulaşır, bir vakit sonra gözden kaybolur. Ve daha da haber alınamaz ondan .. 

Açıkçası bu kitabı okumaya başlayan birçok kişiden, 'bu ne?' gibi  tepkiler duyuyor olmuştum son zamanlarda. Üç yüz sayfa okuyup herhangibir şey anlamayanlar çokça fazla. Bundan çıkarabiliriz ki, basit bir kitap değil, yetkinlik istiyor ve kitap okumaya yeni biri bu kitap ile başlamamalı okumaya ziyadesi ile .. Kitap okumayı hayatının en önemli parçası olarak gören ve beş yıl kadarı dinamik bir şekilde okumaya devam eden ben, yüz ellinci sayfaya gelene kadar aynı tepkileri verdim .. Hiçbir kitabı okurken böyle bir anlaşılmazlık içinde olmamıştım. Ne Descartes'in yöntemi üzerine konuşmaları okurken ne de Stalin'in Diyalektik ve Tarihi Materyalizm'ini okurken. Alışık olmadığım bir tarz olduğu için de olabilir ancak kendim bu kadar zorlandığım için en başında, kitabı 'zor' olarak tanımlayabilirim. Kitaba devam ettiğimizde, gerçek hayatta yaşar gibi okuyunca bu uzun olaylar dizisini tuhafsamamaya da başlıyor insan. Tabii yüz yirmi dört yaşına gelen Ursula'yı gençlik çağından berri tanıyınca ve o yaşına gelene kadar binbir hurafelerle dolu hayatını okurken duraksamıyor değil ..

Úrsula Iguarán temsili






ALBAY AURELİANO BUENDİA TEMSİLİ




Kitapta geçen bir diğer önemli karakter Albay Aureliano Buendia. Kendisi İspanyol iç savaşının komutanı, ağzından çıkanlar yasa niteliğinde. Tabi kitabın bu konuda gerçek oldugunu ispatlayamadım kendime. Gabo kitabında geçen tek bir kelimenin dahi gerçekliğe dayanmadığını göremeyeceğimizi söylüyor. Ancak yaptığım uzun araştırmalar sonucu savaşta Aureliano Buendia isimli bir albaya rastlanmadığını öğrendim. Albay'ın hayatı o ölene kadar uzun uzun anlatılıyor, en parlak dönemleri, düşüş dönemleri ve ölümüne yakın günleri .. Gabo beş yüz sayfa boyunca anlattığı Albay'ı birkaç cümle ile bitiriyordu;
''Kestane ağacına gitti, civcivler gibi başına omuzlarının arasına çekti ve alnını kestane arabasının gövdesine dayadı. Ertesi sabah saat on birde Santa Sofia de la Piedad çöp dökmek için arka bahçeye çıkıp ağacın üzerine üşüşen akbabaları görünceye kadar ev halkı Albay'ı bulamadı .. ''

Yazarımız bunu tesadüf olarak yapmadı çünkü Albay ile birlikte dört ya da beş kişiyi daha yüzlerce sayfa içinde anlatıp tek cümle ile sonunu getirdi. Mesaj veriyordu Gabo bizlere, istersen yüz yıl yaşa bu dünyada sonun bir şekilde gelecek ve birkaç cümle ile öldürüleceksin .. Kaçınılmaz olarak ve ayrım yapmadan, tek tek hepimize uğrayacaktı bir cümle ile bitmek.

Latin ve İspanyol geleneğine ilgisi olan herkesin okuması gerek diye düşünüyorum. Çünkü ilgim ve bilgim olduğunu sanmama rağmen onca şey öğrendim ki. Ve onların kültürlerini öğrenmekten mutluluk duydum. Çünkü çook ayrı bir dünya gibiler. Tıpkı filmlerdeki gibi ..


BUENDİA AİLESİNİN TEMSİLİ RESMİ

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

YILDIZLI GECE

RAKI ŞİŞESİNDE BALIK OLSAM